Bir güftekar doktor; Opr. Dr. Muzaffer Ateş

Göz doktoru Muzaffer Ateş’le gençliğinden itibaren sürdürdüğü şiir yolculuğunda yeni bir durak olan Türk Sanat Müziği’ne yönelik güfte çalışmaları hakkında görüştük.

Konya’da 1968 yılında doğan göz doktoru Muzaffer Ateş, ilk ve orta öğretimini ailesinin halen yaşadığı bu kentte tamamlıyor. 1985 yılında Hacettepe İngilizce Tıp Fakültesi’ni kazanan Dr. Ateş, 1992 yılında mezun oluyor ve yine Konya’nın yolunu tutarak, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi nde göz ihtisasına başlıyor.

Tıp Fakültesi’nde Prof. Dr. Kemal Gündüz, Prof. Dr. Süleyman Okutan, Prof. Dr. Nazmi Zengin, Prof. Dr. Mehmet Okka, Prof. Dr. Ahmet Özkağnıcı gibi önemli isimler hocaları oluyor. 1996 yılında ihtisasını bitirerek Göz Doktoru Halil Özbayrak’la Konya’da bir hastanede görev yapıyor. O sırada, aynı üniversitede kadın doğum ihtisasını gerçekleştiren Dr. Emel Hanım’la evleniyor. Ardından askerlik görevi için İzmir’deki Hatay Askeri Hastanesi’ne atanan Dr. Ateş, eşiyle birlikte Balıkesir’e taşınıyor. Askerliğinin bitiminden itibaren de Balıkesir’e taşınarak halen görev yaptığı Balıkesir Devlet Hastanesi’nde çalışmaya başlıyor. Eşi Emel Hanım da Atatürk Devlet Hastanesi Kadın doğum Kliniğinde göreve başlıyor.

Dr. Ateş’in Özyeğin Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünde okuyan Mert ile Galatasaray Lisesi’nde eğitim gören Melis isimli 2 çocuğu var. Eğitimleri nedeniyle, İstanbul’da yatılı olarak kalan çocukları için aile her hafta sonu Balıkesir ve İstanbul arasında mekik dokuyor. Dr. Ateş, “Onların hayat mücadelesinde yanlarında olup, destek verip, onlarla her anımızı paylaşmaya çalışıyoruz. Emel Hanım kısa bir süre sonra emekli olacak ve İstanbul’da muhtemelen özel bir hastanede çalışmaya başlayacak. Benim de İstanbul’a gelme ihtimalim var. Elimizden ne geliyorsa yapmaya çalışacağız” diyor.

TÜRK SANAT MÜZİĞİ YOLCULUĞU

Dr. Ateş’le sohbetimiz ilerledikçe asıl konuya geçiş yapıyoruz. Dr. Ateş, Türk Sanat Müziği’nde güfteleriyle tanınmaya başlanan bir isim. Ünlü bestekarlara şiirlerini veren Dr. Ateş, bu alanla ilgili profesyonel düzeyde çalışmalar gerçekleştiriyor. Dr. Ateş’e Türk Sanat Müziği’ne ilginin nasıl ve ne zaman başladığını soruyoruz: “Türk Sanat Müziği’ne daha önce yoğun bir ilgi göstermiyordum. Balıkesir’de yaşayan Türk Sanat Müziği’nin günümüzdeki en önemli güftekarlarından Dr. Hüseyin Balkancı’nın öğrencilik döneminden itibaren yazdığım serbest vezindeki şiirleri okuması ve beni güfteye doğru yönlendirmesiyle Türk Sanat Müziği’ne ilgim başladı. Dolayısıyla, 2 yıllık bir hikayesi var bu sürecin. Bu dönemde usta şair Sevinç Ata’nın üzerimde emeği çok olmuştur.”

Dr. Ateş, şiirlerini serbest vezinden hece şiirine hece şiirinden de aruz veznine doğru yönlendirdikçe, bestelenen eserlerinin sayısı da artıyor. Dr. Ateş, “önce hece daha sonra aruz vezninde şiirler yazmaya başladım. Bu, ipin ucunu tutup çekmek gibi. Belli bir tempoda çalışmaya başladıktan sonra, şiirlerim değişik bestekarlar tarafından bestelenmeye başladı” diyor. Dr. Ateş’in bu dönemde, bestekar Saadettin Çevik, Türk Sanat Müziği’nin duayeni bestekar Bilge Özcan, Balıkesir Türk Sanat Müziği Korosu Şefi Sıtkı Sahil, Samsun Türk Klasik Müzik Korosu Şefi Ahmet Sedat Mete, Buğra, Selcan Sahil, Ahmet Dalkılıç, Bülent Nuran, Kaya Pınarses, Ömür Gençel, Elisabet Gençel, Naim İlgün Soysev ve Fatma Ayyıldız Nuran tarafından 70’e yakın eseri besteleniyor. Dr. Ateş’in Ahmet Sedat Mete tarafından bestelenen iki eseri, bu yıl TRT tarafından düzenlenen Amasya’daki beste yarışmasına katılıyor. Dr. Ateş, İzmir Konak Belediyesi’nce Türkiye’nin en büyük güftekar ve bestekarlarından rahmetli Rüştü Şardağ’ın anısına düzenlenen yarışmada 200 katılımcı arasından Jüri Özel Ödülü’ne layık görülüyor. İlk kez TRT Radyosu’nda yayınlanan TRT Nağme programında bestesini Sıtkı Sahil’in yaptığı bir güftesi, Cengizhan Sönmez tarafından okunuyor. Eserlerinden birçoğu TRT repertuarında yer almaya başlıyor.

Dr. Ateş, aruz vezni için kızı Melis’in puzzle benzetmesini kullandığını belirtiyor. Aruz vezninin Türk Sanat Müziği beste formlarına uyduğunu ve rahat bestelendiğini, dilde akıcılık oluşturduğunu ifade eden Dr. Ateş, “Değişik aruz kalıplarıyla şiirlerim oldu. Şu an Türkiye’de aruz kalıplarıyla şiir yazan 8 kişiden birisiyim. Bu çerçevede ilke olarak edindiğim bir gerçek, aruz vezninde kullanılan Osmanlıca ve Farsça sözcüklere yer vermemek; kızımın yazdığım şiirleri rahatça anlamasını ve sevmesini sağlamak. Aruz tadı veren, heceye birebir uymasa bile serbest vezindeki kadar akıcı bir anlatım içeren bir stil oluşturmaya çalışıyorum. Eşim Emel için bu tarzda yazığım iki beyit şöyle: “Çığlık olur kısık sesim yanımdaysan arşa inat/o buğulu gözlerindir can bulduğum son kainat/elimdeki kalem yorgun dilimdeki şarkı mahcup/ne yazdıysam beni sana anlatamaz hiçbir mektup.”

GÖZ DOKTORU MUZAFFER ATEŞ, TÜRK SANAT MÜZİĞİ’NE YÖNELİK
50’YE YAKIN ŞİİRİ BESTELENEN, TRT NAĞME PROGRAMINDA ESERLERİ
SESLENDİRİLEN BİR GÜFTEKAR. DOKTOR ATEŞ, MESLEĞİNİN YANI SIRA
İLGİLENDİĞİ TÜRK SANAT MÜZİĞİ’NDE ESERLERİNİN KALICI OLMASINA
ÖNEM VERDİĞİNİ BELİRTİYOR.

TÜRK SANAT MÜZİĞİ GENÇLERE HİTAP ETMELİ

Dr. Ateş, Türk Sanat Müziği’nin önemli bestekar ve yorumcusu Yıldırım Gürses’ten sonra Türk Sanat Müziği’nin genç kuşaklardan kopmaya başladığını ve artık çok fazla dinlenilmediğini ifade ediyor. Gençlerin pop, rock ve caz türlerine yöneldiğini, bu müzik türlerinin gençlere hitap eden bir dile sahip olmasının ve içinde yaşamın her türlü unsurunu anlatmasının bunda etkili olduğunu kaydediyor. Türk Sanat Müziği’nin ise tema açısından son derece kısıtlı olduğunu, belli sözcüklerin kullanmasına izin vermediğini, sanat için sanat anlayışıyla gerçekleştirildiğini belirterek, “Türk sanat Müziği’nde çok sesli müzikle beraber çağdaş gençlere hitap edecek cümlelerin anlatımların ortaya konulması gerekiyor. Yeni gelen nesli bazı değişik ifadelerle çekebilmemiz gerekiyor; çünkü, arabesk, pop ve Türk Halk Müziği’nin popüler olma nedeni, günlük yaşamımızın her rengini anlatmaya çalışmasıdır. Eğitim, iş, aile, ekonomik sıkıntıları, toplumsal sorunları Türk Sanat Müziği’ne de aktarmak çok önemli. Değişik bir renk katıldığı zaman, bestelenme şansı düşebilir ama bestelendiği zaman da belki yeni nesil yakalanabilir” diyor.

Dr. Ateş, edebiyatın ve Türk sanat Müziği’nin kendisini dinlendirdiğini vurguluyor. Dr. Ateş, bazen bir kelimenin, bir virgülün, bir noktanın şiirdeki yerini saptayabilmek için saatlerce düşündüğünü aktararak, kimi zaman da çok kısa zamanda şiirlerini yazabildiğini dile getiriyor. Dr. Ateş, yazma süreciyle ilgili olarak şunları söylüyor: “Bazen kalemi elime alıp kağıda döktüğümde, sözcüklerin şarkı olarak okunurken söyleyişinin kolay olup olmadığına bakıyorum. Solistin o kelimeleri telaffuz ederken takılmaması, zorlanmaması, çok tiz sesleri çıkarmaması gerekiyor. 8, 10 hecelik çok uzun bir kelime koyduğunuz zaman ritmi de kaçırıyor, dinleyen de takip edemiyor. Ben yazdıkça, dinledikçe öğrenmeyi sürdürüyorum. Şiir, resim ya da müzik gibi bir sanat dalıyla uğraşıldığında mutlaka yoğunlaşmak gerekiyor. Sonrasında, dilinizde harika bir melodinin oluştuğunu görmeniz müthiş bir keyif veriyor.” Türk Sanat Müziği camiası tarafından benimsenen Dr. Ateş, eserlerinin bestelenmesi ve seslendirilmesinin kendisini mutlu ettiğini dile getiriyor. Yoğun iş temposunun getirmiş olduğu yükü de bu sayede azaltabildiğini vurgulayan Dr. Ateş, “Güfte çalışmalarım benim için nefes alabildiğim bir bahçe. Burada biraz kendime gelebiliyorum, dinlenebiliyorum. Belli bir süre sonra mesleğimle değil de güftelerimle ismimin anılması düşüncesi bana yaşama şevki veriyor” diyor. Dr. Ateş güfte çalışmalarında eşinden ve çocuklarından büyük bir destek aldığını belirtiyor. Dr. Ateş’in eşi Emel Hanım da Türk Sanat Müziği Balıkesir Korosu solistlerinden. Dr. Ateş güftelerini ilk önce eşinin seslendirdiğini, böylece akıcılığı ve ritmini daha iyi belirleyebildiğini belirtiyor. Dr. Ateş’in çocukları da müziği seviyor; oğlu Mert de klasik gitar çalıyor. Kızı Melis ise piyano dersleri alıyor.

HAYÂT SAHNESİ…
Savrulduğu ân bâhtımızın çarkı o ilk gün
Meçhûlde adım atmaya başlar kalan ömrün
Hiç susmayacak mâhşeri bir çağrı içinden
Sessizce geçerken yayılır gâm nefesinden
Her gün doğumundan bir umut derlesen olmaz
İçten yakarışlarla hayât sahnesi dolmaz
Hiç kimse dönüp bakmayacaktır bile düşsen
Tek bir sese muhtaç çıkamazsın gecelerden
Bitmez gözükürken tükenir yollar ufukta
Son kez uzanıp iç geçirirsin bir oyukta
Yüzleşme yerindir karalar bağlı o mâkber
Âh belki de tek kurtuluşundur çıkılan yer…
(Bestekar Sadettin Çevik)

MASALLAR ÜLKESİNDE KALSIN AYAK İZLERİN (KIZIMA)
Uçurtmalar çizelim dalgalı saçlarına
Soluk soluğa koştur, özgürce haykırarak
Yıldızları dizelim çiçekten taçlarına
Geceleri aydınlat, karanlığı kırarak.
Ufku konuk edelim simsiyah gözlerinde
Serin rüzgarlarını taşısın denizlerin
Hırçın dalgalarıyla dans etsin sözlerinde
Masallar ülkesinde kalsın ayak izlerin.
Kahkahalarla dolsun kıyamadığım yüzün
Sadece sözlüklerde karşına çıksın hüzün
Güzel bir rüya olsun her gecenle gündüzün
“Tanrıma emanetsin.” budur sana son sözüm.
(Bestekar Kaya Pınarses)

VUSLAT…
Kimi gün sarışındın sahil yolunda
Kimi gün zeytin gözlü bir esmer
Yasemin kokulu o dar sokaklarda.
Kimi gün İstanbul’dun, kimi gün İzmir
Seni sensizlikle büyüttüğüm mısralarda
Derken bembeyaz saçlarınla kavuştuk
Bulutlara sevdâlanmış bir ağaç altında
Ağlarken sen için için son yolculuğumda.
Oysa ki hiç hayâl etmemiştim seni öyle
Kar saflığındaki yorgun saçlarınla.
Bak, ağlıyor tane tane gözlerimi çalan bulut
Varsın olsun, eğme, kaldır başını
Dokunayım bir kez âh, gül yüzüne, gül yüzüne…
(Bestekar Bilge Özgen)

Ophthalmology Life 2015 22. Sayı