Bir tıp aşığı Doç. Dr. Samuray Tuncer

Doç, dr. Samuray Tuncer, hayat felsefesini Atatürk’ün kişiliği ve şair Rudyard Kipling’in “adam olmak” şiirine dayandırıyor.

Ankara Hacettepe’de doğan Doç. Dr. Samuray Tuncer’in tıp alanına ilgisi aileden geliyor. Çocuk hastalıkları uzmanı olan babası Çanakkale SSK Ankara Hacettepe’de doğan Doç.Dr.Samuray Hastanesi’nin ilk kurucu başhekimi. Anne tarafından dedesi de İstanbul Tıp Fakültesi Ruh ve Sinir Hastalıkları mezunu. Babası Hacettepe Üniversitesi çocuk hastalıkları branşında uzman asistan olarak görev yaparken doğan Doç. Dr. Tuncer, babasının ihtisasını bitirerek Çanakkale’ye tayin olmasıyla, ilk ve orta öğretimini bu kentte tamamlıyor. 1991 yılında Cerrahpaşa İngilizce Tıp Fakültesi’ni kazanan Doç. Dr. Tuncer, 1997 yılında mezun oluyor.

Başarılı bir öğrencilik dönemi geçiren Dr. Samuray Tuncer, TUS sınavında ilk tercih olarak göz branşını yazıyor. Sınavdan çok yüksek puan alıyor ve İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nde göz alanında ihtisasına başlıyor. Doç. Dr. Tuncer, akademik kariyerine başlangıç dönemini şöyle anlatıyor: “O zaman İstanbul Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı’nda 16 öğretim üyesi görev yapıyordu. 2002 yılında ihtisasımı tamamladım. Daha sonra, göz tümörleri branşında devam etmek üzere 32 yıl önce üniversitede ilk kez Oküler Onkoloji (Göz Tümörleri) branşını kuran Prof. Dr. Gönül Peksayar ile çalışmaya başladım. Gönül hocamın yönlendirmesiyle, erişkinlerde en sık görülen koroid melanomu ile ilgili hazırladığım TÜBİTAK projesi kabul edildi. 2007 yılında, Philadelphia’da yürütücülüğünü Jerry ve Carol Shields’ın yaptığı Wills Eye Institute’da göz tümörleri konusunda çalıştım. Böylece, göz tümörlerine yönelik uzmanlığımı geliştirdim. 2010 yılında doçent oldum. Profesörlük için de çalışmalarım devam ediyor.”

Doç. Dr. Tuncer, İstanbul Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı’ndaki Oküler Onkoloji bölümünde çalışmalarını yürütüyor. Doç. Dr. Tuncer, “Oküler Onkoloji, Türkiye’de çok az kişinin uğraştığı bir alan. Yurt genelinde bu alanla ilgili çalışma yapan uzman sayısı oldukça az. Hastaların çok dikkatli ve çok uzun dönem takip edilmesi gereken ciddi bir branş” diyor.

ABD’DE İLERLETİLEN ÇALIŞMALAR

Radyoaktif plak tedavisinin Amerika Birleşik Devletleri’nde 1970’lerde başladığına dikkat çeken Doç. Dr. Tuncer, kendi kliniklerinde, Prof. Dr. Gönül Peksayar’ın girişimleriyle bu tedavinin başladığını belirtiyor. Doç. Dr. Tuncer, 2000’li yılların başlarındaki çalışmaların son dönemde daha da hızlandığını ifade ederek şunları söylüyor: “Radyoaktif plak tedavisini daha farklı tümörlerde uygulayabiliyoruz. En sık uvea melanomlarında bu tedaviden faydalanıyoruz. Ayrıca, retinoblastom, koroid hemanjiyomu ve retinanın damarsal tümörleri (vazoproliferatif tümörler)

gibi farklı nedenlerle de bu tedaviye başvurabiliyoruz. Kendi kliniğimde, benim bu alana bir katkım olarak, 2011 yılından itibaren retinoblastomlu çocuklarda uyguladığımız intra-arteriyel kemoterapiden bahsedebiliriz. Bu yöntemde, çocuğun

kasık arterinden çok ince kateterler ile giriliyor. Şahdamarı yoluyla, tümör hangi gözdeyse onu besleyen oftalmik artere mikrokateter ile girilerek, kemoterapi ajanı doğrudan göze veriliyor. Son derece yüksek deneyim gerektiren bu

mikrocerrahi girişimi Prof. Dr. Serra Sencer tarafından Girişimsel Radyoloji Bölümü’nde yapılıyor. Onkoloji tarafında da Prof. Dr. Rejin Kebudi’yle birlikte bir ekip olarak çalışıyoruz. Ben hastaya narkoz altında bakıyorum ve muayenesini yapıyorum. Pediatrik onkoloji’de bebek takip ediliyor, girişimsel radyolojide de göz içi kanseri tedavi etmek için lokal tedavi yapılıyor.”

Doç. Dr. Tuncer, retinoblastomun 20 bin doğumda 1 görüldüğünü vurguluyor. Doç. Dr. Tuncer, son zamanlarda bu kanserin tedavisinde çok büyük bir başarı sağlandığının altını çiziyor. Doç. Dr. Tuncer hastaların hayatta kalma oranının ise, yüzde 98’ler civarında olduğunu kaydederek, “Artık bebeklerin neredeyse tamamı yaşıyor, çok nadir kaybediliyor. Bebekler ne kadar düzgün bir şekilde takip edilir ve ne kadar zamanında tedavi uygulanırsa, retinoblastomdan kurtulma şansı o kadar artar” diyor.

Doç. Dr. Tuncer, retinoblastomda göze iğneyle kemoterapi ilacının enjekte edilmesi yönteminin eskiden bir tabu olduğuna değiniyor. Tümörün gözün dışına çıkması ihtimaline karşı, göze iğnenin batırılmadığını, dolayısıyla, tümör tohumlarının gözün içinde dağıldığını aktarıyor. O tümör tohumlarının hastalığın tedavisini güçleştirdiğini dile getiriyor. Doç. Dr. Tuncer, bu yöntemde, göz içine enjeksiyon yapılarak kemoterapi ajanını gözün içindeki o yuvarlak boşluğa verildiğini vurgulayarak, böylelikle, o tümörlerin kontrol edildiğini belirtiyor.

Göz kanserlerinde yurt dışıyla Türkiye arasında göz tedavisi alanında büyük farklar olmadığı düşüncesini ifade eden Doç. Dr. Tuncer,“ Tabii ki bu ekip işi. Çünkü Amerika’da bulunduğum serviste yaklaşık 25-30 kişilik ekip çalışıyor.

Türkiye’de de hemen herkes oradan yetişti. Ekip işini biz burada aynı kapsamda kendi kendimize yürütmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla o kadar da kolay değil aslında. Çünkü bu işleri mutlaka ucundan tutan bir ekip yaratmak gerekiyor, bu da o kadar kolay olmuyor” şeklinde açıklama yapıyor.

BİLİMSEL ÇALIŞMALAR SÜRÜYOR

Doç. Dr. Samuray Tuncer, İstanbul Tıp Fakültesi’nde özellikle bazı branşlarla daha sıkı birlikte çalıştıklarından söz ederek, “Retina bölümünden Prof. Dr. Nur Kır ve uvea bölümünden Prof. Dr. İlknur Tuğal Tutkun’la birlikte iletişim halinde çalışıyoruz. Dolayısıyla, çok fazla çözümlenemeyen vaka kalmıyor. Hocalarım benim için çok değerli, onlardan çok fazla şey öğrendim. Buna karşın, oküler onkoloji alanında bir ekibin de oluşması gerektiğini düşünüyorum.” diyor.

Doç. Dr. Tuncer, cumhuriyete ve demokrasiye inanan her Türk vatandaşının olduğu gibi kendi hayatında ve yaşam felsefesinde Atatürk’ün çok önemli yeri olduğunu belirtiyor. Rudyard Kipling’in Adam Olmak isimli şiirini de çok sevdiğini ifade ediyor.

ADAM OLMAK

Çevrende herkes şaşırsa bunu da senden bilse
Sen aklı başında kalabilirsen eğer
Herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır
Hem kendine güvenebilirsen eğer
Bekleyebilirsen usanmadan
Yalanla karşılık vermezsen yalana
Kendini evliya sanmadan
Kin tutmayabilirsen kin tutana
Düşlere kapılmadan düş kurabilir
Yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer
Ne kazandım diye sevinir, ne yıkıldım diye yerinir
İkisine de vermeyebilirsen değer
Söylediğin gerçeği eğip büken düzenbaz
Kandırabilir diye safları dert edinmezsen
Ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz
Koyulabilirsen işe yeniden
Döküp ortaya varını yoğunu
Bir yazı-turada yitirsen bile
Yitirdiklerini dolamaksızın dile
Baştan tutabilirsen yolunu
Yüreğine sinirine dayan diyecek
Direncinden başka şeyin kalmasa da
Herkesin bırakıp gittiği noktada
Sen dayanabilirsen tek
Herkesle düşüp kalkar, erdemli kalabilirsen
Unutmayabilirsen halkı krallarla gezerken
Dost da düşman da incitemezse seni
Ne küçümser ne de büyültürsen çevreni
Her saatin her dakkasına
Emeğini katarsan hakçasına
Her şeyiyle dünya önüne serilir
Üstelik oğlum adam oldun demektir

Rudyard Kipling

Ophthalmology Life 2015 22. Sayı