Mesleğine tutkuyla bağlı bir göz doktoru: Opr. Dr. Aylin Kılıç

Çocukluğundan itibaren hedeflediği mesleğini ve işini yaşam biçimi haline getiren göz doktoru Aylin Kılıç, araştırma yapmaya, büyüdüğü yer olan Altınoluk’a, kedisi Ginger’la seyahat etmeye ve müziğe tutkun olduğunu belirtiyor. Opr. Dr. Kılıç’la mesleki kariyeri, yaşantısı ve yaşama bakış açısıyla ilgili konuştuk.

Mesleğine ve çalışmaya karşı son derece tutkulu olduğunu ve çok sevdiğini dile getiren Opr. Dr. Aylin Kılıç, kendini şöyle tanımlıyor: “Tutkulu, azimli ve çalışkan olduğumu söyleyebilirim. En kötü huyum da sabırsız olmak. Mevlana’yı okuduğum zaman içimin ferahladığını hissederim. Çok dindar değilim ama inançlı bir insanım. Genellikle karıştırılan hırsla tutku birbirinden çok farklı iki duygu… Hırslı insanlar genelde çevrelerine zarar verir, başkalarını hedef alan insanlardır. Tutku ise başarıya ulaştırır. Hayatta gerçekten sahip olmak istediğim tek şey, tutku. Bilimsel bir yazı yazmak, yeni bir gelişmeyi takip etmek, tartışmak, kendimi geliştirmek kısaca üretmek benim için yaşamımdaki en büyük tutku kaynağı. Beni heyecanlandıran, en çok motive eden şey bu…”

Opr. Dr. Aylin Kılıç çocukluğunu ve gençliğini geçirdiği Ege’deki sahil beldelerinden biri olan Altınoluk’ta göz muayenehanesiyle ilk kez tanışmasını şöyle anlatıyor: “Şikayetlerim üzerine, ailem beni göz doktoruna götürdü. O dönemin teknolojik cihazlarının günümüzdeki gelişmişlik düzeyine sahip olmamasına karşın, muayenehanenin dekorasyonunun çok güzel olmasından ve doktorun benimle konuşup ilgilenmesinden çok etkilenerek, göz doktoru olmaya karar verdim. Göz doktoru olmama karar vermemdeki en belirleyici unsur, muayenehanenin teknolojik ve şık görünümüydü, çocukluk işte… O anının bende belirleyici olmasıyla, bugün de ofisimi özel eşyalarımla süslüyorum ve güzel, şık olmasına dikkat ediyorum.”

Dr. Kılıç Edremit Lisesi’nden mezun oluyor, Altınoluk serüveni Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazanıp Ankara’ya yerleşince sona eriyor. Tıp fakültesinden mezun olduktan sonra, asistanlığını Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde gerçekleştiren Dr. Kılıç 2002 yılında, Ankara’daki Kudret Göz Hastanesi’nde bir süre ilk ve tek doktor olarak çalışmaya başlıyor. Dr. Kılıç mesleğe başlangıcındaki tabloyu şöyle aktarıyor: “Bu durumu bir şans olarak değerlendirdim, aldığım sorumluluğu yerine getirerek, deneyim kazandım. Akademisyen olmayı çok istedim ama işlerimin yoğunluğu nedeniyle olmadı. Ben de elimden geldiği kadar özel sektörde de çalışsam dışardan akademik işler yapmaya çalıştım. Eğitimimi yurt dışında yapılan konferanslar, sunumlar, yoğun okuma ve yazma programıyla devam ettirdim. Elimden geldiği kadar bilimsel yayın yapmaya çalıştım. Gelişmeleri takip etmek ve öğrenmek amacıyla sürekli Amerika ve Avrupa’ya seyahat yaptım. Akademik çalışmaları sevdiğim ve okumanın çok gerekli olduğuna inandığım için sürekli kitap okudum.”

Dr. Kılıç o dönem ameliyatlarının yoğunluğundan kendine ameliyathanede sık sık “bugün günlerden ne, kaç vaka kaldı?” sorularını yönelttiğini ifade ederek, “Alışverişte satın aldığım kıyafetleri hastanede giyemiyordum çünkü, sabahtan akşama kadar maske ve ameliyat kıyafeti ile dolaşıyor, en çok birlikte çalıştığım hemşireyi görüyordum. Bununla birlikte, hastalarımı anlamaya çalışmak, onlarla sohbet etmek benim için mesleğimin en önemli yanını oluşturuyordu. Böylece, mesleğime gerektiği değeri verdiğimi hissediyordum” diye konuşuyor. Dr. Kılıç, kendini mesleğinde geliştirmek için çok çaba harcadığını ve 3 yıl içinde de başhekim konumuna geldiğini belirterek, “2011 yılına kadar bu görevimi sürdürdüm. Uzman kişilerden oluşan ekibimle, veri toplama konusunda çok iyi bir organizasyon kurduk. Hastanedeki ameliyatların birçoğuna girerek haftanın 6 günü çalışıyordum, neredeyse 60-70 ameliyat gerçekleştiriyordum. 10 yılda toplam 50 binden fazla operasyon yaptım” şeklinde konuşuyor.

YAŞAMINDA YENİ DURAK İSTANBUL

Dr. Kılıç şu anda İstanbul’da Etiler Dünya Göz Hastanesi’nde görev yapıyor. Hastanede doktorluk görevi dışında bir pozisyonu bulunmadığını ve başhekimlik görevindeki gibi bir sorumluluğunun olmadığını belirten Doktor Kılıç, “Sorumluluk söz konusu olunca, Ankara’daki yaşantım sosyal aktivitelerden çok uzak geçti. Pazar günleri de hastalarım kontrole geldikleri için hafta içi yalnızca yarım gün tatil yapabiliyordum. Buna karşın, İstanbul’a taşındığım son 3  yıldır yaşadığım her gün denizi seyretmek, yemek yemek ve kahve içmek, yürüyüş yapmak, alışveriş yapmak gibi birçok eylemden son derece zevk duyuyorum” diyor.

Ankara ile İstanbul’daki hasta profilleri arasında istekler ve beklentiler açısından çeşitli farklar bulunduğunu dile getiren Dr. Kılıç, Ankara’nın memur kenti olmasından dolayı insanların hastalığa odaklı bir yaklaşım gösterdiklerini İstanbul’daki hastaların ise görüntü ve konforu ön plana aldıklarını belirterek, şunları ifade ediyor: “Bazen, Ankara’nın hasta profilini özlemiyor değilim. Doktorlara çok daha fazla değer veriyorlar ve daha saygılılar.”

Dr. Kılıç başta lazer olmak üzere, göz branşında sürekli yeni gelişmeler olduğuna dikkat çekerek, doktorların bilgilerini güncelleştirmeleri gerektiğini söylüyor. Bu açıdan Keratokonus, Presbiyopi ve Kornea biyomekanik’in yakından takip ettiği konular olduğunu vurgulayan Dr. Kılıç, yalnızca ameliyat yapmanın kendisi için yeterli motivasyon kaynağı oluşturmadığını, analiz yapmanın, gözün tepkilerini takip etmenin önemine işaret ediyor: “Aslında biz, birçok şeyi ameliyattan önce hesap edebiliyoruz ama bilmediğimiz tek şey gözün ne cevap vereceği. Bu durum kornea biyomekaniği de laser tedavisiyle ilişkili. Bence bu konu başlığı gelecekteki lazerle ilgili yeni gelişmeler oluşturabilir. Kornea biyomekaniğin henüz bilinmeyen, karanlık çok noktası var. Gözümüzdeki saydam tabaka olan korneanın ön yüzeyi ciltte olduğu gibi bazı insanlarda elastik bazılarında ise daha sert bir niteliğe sahip. Biz, o elastikliği yüzde 100 ölçemiyoruz ama maddesini bilmediğimiz bir materyali şekillendiriyoruz. O kişisel şekillendirmede de herkesin gözü farklı cevap veriyor. O yüzden bazı gözler geri dönüyor, bazıları dönmüyor. Bu durumun yeterince aydınlatılmamış olduğunu düşünüyorum.”

Dr. Kılıç aynı zamanda 4 kitabın da editörlüğünü gerçekleştirdi. Dr Kılıç, “Bölümleri yazıyordum. Gece yarısı matbaaya giderek sayfa düzenini yapıyordum. Birçok farklı editör ile de çalıştım. Keratokonus ve Topografi ile ilgili uluslararası 2 kitabın editörlüğünü yaptım. Kitapların editörlüğünü yaparken en iyi bilgi sahibi olan kişilerle çalıştım. Cynthia Roberts ve Joseph Colin ile ayrı ayrı kitap editörlüğü yaptım” diyor. Dr. Kılıç editörlüğü sevdiği için yaptığını, hiçbir maddi kazanç sağlamadığını da sözlerine ekliyor.

SEYAHATLER, ALTINOLUK, HAYVANLAR VE MÜZİK

Dr. Kılıç’ın yaşamında gerek iş seyahatleri gerekse özel seyahatlerin yeri ayrı. Avrupa’daki birçok şehri gördüğünü ifade eden Dr. Kılıç, gittiği şehirleri görmek ve gezmek için mutlaka zaman ayırdığını ifade ediyor. Özel seyahatlerinde iş seyahatlerine gittiği ülkeleri tercih etmediğini aktaran Dr. Kılıç, “Amerika’yı kesinlikle tatil için seçmem, çünkü birçok toplantı orada gerçekleştiriliyor. Avrupa’da daha çok tatil adalarını, eğlenceli hareketli yerleri tercih ediyorum. En son gördüğüm Oslo-Norveç’den de çok etkilendim. Önümüzdeki ay, değişik bir atmosferi olan Fas’ın Marakeş şehrine gideceğim. Genel olarak lokal toplantıları seçmesem de bazıları çok faydalı oluyor ve bakış açıma katkıda bulunuyor” şeklinde görüşlerini açıklıyor.

Annesi ve babası emekli öğretmen olan Dr. Kılıç, Altınoluk’un yaşamında çok belirleyici bir etkisi olduğunu kaydediyor. Ailenin tek çocuğu olarak, sahil beldesinin güzelliklerinin tadını olabildiğince çıkardığını söyleyen Dr. Kılıç Altınoluk’un kendisindeki yeriyle ilgili olarak şunları söylüyor: “Tatile çıkmak deyimini iş hayatına atılınca anladım. Çocukluğumda ve gençliğimde tatile gitmek diye bir ifade yoktu. Çünkü tatil beldesinde büyüdüm. O yüzden denizi, deniz kenarını çok seviyorum. Oradaki arkadaşlıkları, dostlukları günümüzde yaşayamıyorum. Kardeş gibi olduğum iki arkadaşım vardı. Hâlâ onlarla haberleşiyorum ve çok seviyorum. 24 saat boyunca kardeş gibi birlikte yatar, kalkar, ders çalışır ve denize giderdik. Kardeşim olmadığı için onlarla birlikte hayatımdaki en keyifli anları geçirdim. Birlikte sörf yapardık, kanoya binerdik, deniz kenarında çok eğlenirdik.”

Dr. Kılıç, hayvan sevgisinin çok küçük yaşta olduştuğunu ifade ederek, o dönemde ipek böceği beslediğini, hayvanları çok sevdiğini ve sokaktaki köpeklerin kendisinin olduğunu düşündüğünü belirtiyor. Dr. Kılıç şu an 5 yaşında olan Ginger adındaki kedisinden de söz etmeden duramıyor: “Altınoluk’ta Ginger’ı buldum, büyütmeye başladım. İstanbul’a taşındığımda, onu da yanımda getirdim ama 10 gün süren yolculuklarım nedeniyle uzun süre yalnız kalıyordu. Geri döndüğümde heyecandan tir tir titriyordu. Sonunda dayanamadım onu Altınoluk’a ailemin yanına götürdüm. Artık babama bağlandı, ikisi de çok mutlu…”
Tutkulu yapısını dinlediği müziklere de yansıtan Dr. Kılıç, İtalyan, Fransız ve İspanyol müziklerine acıyı, hüznü, sevinci ve tutkuyu ifade ettiği için hayran olduğunu dile getiriyor. Operanın da kendisi için çok değerli bir sanat olduğunu söyleyen Kılıç, “Opera eserleri yüz yıllar öncesinde yazılmasına karşın, insanların bugünkü halini de içeren evrensel nitelik taşıyor. İnsanların o dönemlerde yaşadığı sıkıntılar, hırslar, mutsuzluklar günümüzde de geçerli. Opera duyguları çok iyi anlatan bir sanat dalı. Les Misérables müzikali ile Giacomo Puccini’nin Tosca operası en sevdiğim eserler” diyor.

Ophthalmology Life 2014 21. Sayı