Usta bir balık avcısı: Doç. Dr. Ercüment Bozkurt

Galata’da bir asırdan fazla yaşıyla tarih soluyan Beyoğlu göz hastanesi binasında, Doç. Dr. Ercüment Bozkurt ile buluştuk. Bizans döneminden bu yana denizcilerin semti olan Galata’ya gönderiler yaparak Bozkurt’un deniz tutkusu ve profesyonel olarak sürdürdüğü zıpkın ile balık avcılığı üzerine konuştuk.
Doç. Dr. Ercüment Bozkurt’un deniz ile iç içe bir hayatı var. Yüzmeyi çok seviyor, su sporlarının  hemen hemen hepsiyle ilgileniyor, yelkene bayılıyor. Bunlarla birlikte çocukluğundan itibaren profesyonel anlamda “zıpkın balıkçılığı” yapıyor. Doç. Dr. Ercüment
Bozkurt zıpkın balıkçılığı hakkında: “ Çocukluğumda hep yüzüyordum, hep de balık yakalama
derdindeydim. Balık yakalamak her zaman ilgimi çekiyordu” diyor.

Bir deniz aşığı olarak, Bizans döneminden bu yana denizciliği ile bilinen bir semtte çalışıyor  olmanızın sizin üzerinizde bir etkisi var mı?

Evet. Bizans döneminde denizcilikle uğraşan Ceneviz ve Venedikliler Galata’da yaşıyordu, daha sonra  yine Osmanlı’nın denizlik açısından çok önemli bir bölgesiydi burası. Osmanlı’nın bütün gemilerinin  tefrişatının yapıldığı bir yerdi. Donanmanın Haliç’te olması dolayısıyla da çok kritik bir noktada idi. Eskiden çapalar, halatlar, yelken malzemeleri hep burada satılırmış; bugün de bu gelenek devam  ediyor. Bu tip denizcilikle ilgili mağazaların elimin altında bulunması benim için avantaj. Bu  mağazaları ziyaretten ve mağaza çalışanlarıyla, oraya gelen eş dost ile muhabbet etmekten büyük  keyif alıyorum. Dalgıçlar ve tekne sahibi arkadaşlarım genellikle bu mağazaları geziyor.

İLK TEKNESİNİ BALIKÇILIKTAN GELEN KAZANÇ İLE ALDI

Zıpkınla balık avcılığına nasıl başladınız?

Çocukluğumdan bu yana zıpkınla balık avladığım için, nasıl yürüdüğümü hatırlamadığım gibi avlanmayı  nasıl öğrendiğimi de hatırlamıyorum. Çocukken hep yüzerdim, hep de balık yakalama derdindeydim.  Balık yakalamak her zaman ilgimi çekiyordu. ilkokul yıllarında bir gün kardeşimle beraber  Çanakkale’de yaz tatilindeyiz, Zargan balığı yakaladık. Zargan ya da Zargana isimli balık, ince uzun bir balıktır; gagası vardır, şeffaf bir eti vardır, çok güzeldir. Biz bu balığı sepetler dolusu yakaladık. Zargan tutmamız bize heyecan verdi ve böyle başladık.

Balıkçılıktan para kazandınız mı?

ilk zamanlarda değil. Dedem çok severdi balığı. Annem balık pişirir, dedeme gönderirdi, dedem de bize harçlık verirdi.Sonrasında o kadar çok balık yakaladık ki biz bu balıkları satmaya başladık. Yakalıyorduk,  yiyeceğimizi yiyorduk, eşe dosta veriyorduk ve kalanını satıyorduk. Böylece balıkçılıktan para kazandık. Kardeşimle ilk teknemizi zıpkın balıkçılığı ile kazandığımızla satın aldık.

DENİZ MALZEMELERİ FRANSA’DAN GELDİ

Zıpkınla profesyonelleşmenin zamanı var mı?

Zıpkın işinde profesyonelleşmek dalgıç elbisesiyle olur, suda uzun süre kalmaya başlarsınız ve
profesyonelleşirsiniz. Ortaokul dönemimde dalgıç elbisem vardı, o dönemde başladım profesyonel avlamaya. Saint Joseph mezunuyum. Yabancı dilim olduğu için yurtdışındaki dergilere ilgi duydum. Deniz altı  ile ilgili birçok dergiye aboneydim. Bazen Türkiye’de malzeme bulamazdım, yurt dışından  getirtirdik.

Dergilerde okuduğunuzu teorik olarak uyguladınız, öyle mi?

Aynen öyle. Tıp gibi. Okursanız kendinizi geliştirirseniz, bilgi ediniyorsanız ve uyguluyorsanız
gelişiyorsunuz.

O dönemde Türkiye’de olmayan ne tür malzemeler vardı?

Uzun paletler bulamazdık kısa paletler vardı. Dalgıç elbiselerinin hepsi fermuarlıydı, fermuarsız elbise bulamazdık. Bu yüzden bütün elbiseleri Fransa’dan getirmiştim.

Hangi balıkları avlıyordunuz?

O zamanlarda Levrek çiftlikleri yoktu. Kışın Levrek avlıyorduk ve çok değerli bir balıktı, fiyatı
yüksekti. Yazın Sinarit, Lagos, Orfoz, Akya avlardım. Ama şimdi satmak için avlanmıyorum. Şimdiki amacım keyif almak.

HER BALIGIN KENDİNE HAS KARAKTERİ VAR

Balıkların da kendilerine has karakterleri var mı, sizin en sevdiğiniz balık hangisi?

İnsanlar gibi her bir balığın da farklı karakteri vardır. Her cins balığın yaklaşım tarzı
farklıdır. Mesela bir Sinarit balığı çekingen ve meraklı bir balıktır. Hem karakterini hem de
avlamasını en fazla sevdiğim balık Sinarit’tir. Orfozu da çok severim. Onlar taş balıklarıdır.
Yani bulundukları yeri sahiplenir ve kendini taşın içinde daha iyi hissederler. Kaya levreği daha rahattır kendisine yaklaştırır. Balık ne kadar büyük ve vahşi olursa o kadar kendine güveni artar ve çekingenliği de gider. Tanıdıkça hepsini çok seversiniz.
Zıpkın ile balık avcılığına başlamak isteyenlere tavsiyeleriniz nelerdir, merakı olanlar nasıl  başlamalılar?
Usta-çırak ilişkisiyle uzmanlaşılabilecek bir alan. Nasıl dalış yapacağını hangi yolları
izleyeceğini, hangi malzemeleri alacağını iyi bir ustadan öğrenmek geriyor. En önemlisi “pişme”.  Suya girerek pişer insan. Yani ne kadar çok suya girerse, o kadar çabuk acemilik dönemini atlatır.

ÜSTÜN TEKNOLOJİ KULLANILIYOR

Zıpkınla başarılı olmanın püf noktaları var mı?

Zıpkınla balık avcılığı için ciddi bir yatırım yapıyoruz. . Teknemiz güzel, motorlarımız güçlü,
GPS’imiz, haritamız, su altı radarlarımız… Bütün teknolojiyi kullanıyoruz. Taşlıkları, küçük
balıkların pozisyonlarını, meraları, yani suyun altındaki her şeyi görebiliyoruz. Ufak balık görmek  aynı bölgede büyük balık da var demektir. Taşlıkların, ufak balıkların olması büyük balığın da  orada olacağını gösteriyor. Büyük balık her zaman gözükmez, saklanır, taşların sağına soluna veya  teknenin altına girmez radara girmez. Küçük balık ise radara girer, o çekinmez. Bu tarz  tecrübelerinizden, bilgilerinizden kendinize has birçok taktik geliştiriyorsunuz… Deneyim edinmek çok önemli.

Ophthalmology Life 2016 23. Sayı